![]() |
| Sebastian Bieniek "http://www.sebastianbieniek.com/" |
(okurken sıkılacaklara not: kişisel içerikli evrensel nedenli bir yazıdır.)
"Plotinos (203-270) için güzel, Platon'da olduğu gibi ideada ışıyan şeydir. Güzel, Tanrı'nın saydamlığıdır ve ondan, ancak ruhun arınmasıyla pay alınır. Ona göre madde, kendi kendine güzel değildir, idealarla aydınlanma oranı kadar güzeldir. Bu anlayış Orta Çağ boyunca egemen olmuştur. Plotinos güzelin, bölümlerle bütünün bağlanmasında ortaya çıktığı görüşündedir. Bundan ötürü biçimlenmiş olan şeyler güzel, biçime girmemiş olan şeyler çirkindir." http://msgslfelsefe.blogcu.com/
Tam kendime herşeyin doğal olduğunu savunacakken, (savunma; savaş içinde olanın uyguladığı eylem. Bu bilgiye göre savaşım var!) doğa ile estetiğin ayrımını fark ettim. Karanlıkta maddesel varlığını sürdürürken habersizdim senden. Keşfimden sonra, güzelliğinin içeriğini sorguladım. Yine olağan haliyle onlarca sebebe bağlıydı. Yaratım sadece bana ait değildi ve bu çok güzeldi... Fikirlerimin ve kişiliğimin büyük bölümü biçimlenmişti. Ancak gerçekliğin biçimi hakkında bir fikrim yoktu. Bütünüyle biçimlenmeyen herşey gibi sınırsızlığını ve çirkinliğini duyumsadım.
Doğal olanla yaşadığım ilk kargaşa değildi. Ancak bu sefer neyin doğal olduğuyla ilgili de kararsızdım. Doğal olduğunda ne olurdu? Doğal olan çabuk kabul edilebilir bir hal aldığı için; varlığını sadece kabullenmek zorunda kaldığımda hatırladığımı fark ettim. Acaba bu düşünce de doğal mı?
Gerçeği göremeyecek kadar çirkin olduğuna inanmak istemiyorum çünkü bu biçimsizlikte seni bunca güzel bulmam olanaksız. O zaman denklem tersine işliyor ve sen bütün hatlarınla ideamın ışığında beliriveriyorsun ve fikirimlerim biçimsizleşiyor. İşte doğal olanı keşfettim; dengeyi...
Yanyanaydın içinin kıpırtısını duymadın, duymadığını düşünmek istiyorum. Kocaman ağacın yeşil yapraklı dallarında koca kafalı bir tırtıl. Gözlerini kapayıp kelebek olduğunu hayal etmeye başladı; mavi kanatlarını dengesizce çırpıp meltemin etkisiyle gözden kayboldu. Bunu sen yazdın kağıta ihtiyaç duymayan sen. Sonra içi kıpırdayan kelebek konduğu ilk yerde bunca çabaya rağmen ne kadar az yükseldiğini ama ne çok zevk aldığını düşündü. Nasıl olabilmişti bunun önemi yoktu artık. İnandığı tek şey çok daha yükseklerde uçabilirdi ve evrenin en büyük zevkini yaşayabilirdi. Gökyüzüne baktı uzun uzun, kanatlarından daha açık renkteki gökyüzünde bir balon uçuyordu. Tüm benliğiyle balon olmayı hayal etti. -Görebildiği en yüksekteki cisim- Özgürlüğün simgesi balon... Oysa sınırlarımız yoktu, çitlerimiz ve bahçe kapımız. Balonun içinde taşıdığı şey helyum gazı kelebeğin içindeki yaşam sıvısıydı. Gerçekliğin içinde taşıdığı şey neydi?



